17 Eylül 2007 Pazartesi

İSTANBUL'UN GERÇEKLERİ


Olimpiyatı yok.
Olimpiyat Stadı var.

3 kilometreyi 3 saatte gidersin...
Formula pisti var.

Baraja ev yapıyorlar.
Çeşmelerden deniz suyu akıyor.

Mısır Çarşısı'nda mısır bulamazsın.
Manifaturacılar Çarşısı'nda plak satılıyor.
Sahaflarda, halı var.
Kapalıçarşı, turistlerin çarşıya çıktığı gün, kapalı.
Akmerkez, mavi.

Şehirlerarası yolcu otobüslerinin yüzde 99.9'u Anadolu'ya gider...
Otogarı Avrupa'da.

Bakırköy, hem bakır, hem köy...
Altınşehir, hem altın hem şehir, gecekondu!
Ataşehir?... Kadıköy'e bağlı.

Ahırkapı'ya gemi bağlanıyor!
Bayrampaşa'nın, adı bayram, kendi cezaevi.
Yedikule zindanlarında konser veriliyor.
Sultanahmet Cezaevi desen, 5 yıldızlı otel...

Topkapı Sarayı.Çırağan Sarayı.Dolmabahçe Sarayı.
Garibanın üç kuruşa karnını doyurduğu yerlerin adı da, "simit sarayı...

"Belediye başkanı, muhallebici.
Bostancı'da bostan yok.
Tahtakale'de kale yok.
Tarlabaşı'nda tarla yok.
Etrafta ev mev yokken bakkal dükkánı açan adama şaşkın demişler... Şaşkınbakkal'da ev almak New York'tan pahalı!

Beşiktaş'tan Üsküdar'a geç, 2 kilometre...
Parayla.Beşiktaş'tan Florya'ya git, 22 kilometre... Bedava...*

"Ortasından boğaz geçen, hem Asya'ya hem Avrupa'ya, iki kıtaya basan dünyadaki tek şehir" derler...
Çanakkale ne?

*"Zeynep Kámil Hanımefendi'nin hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz" falan da derler...
Halbuki, Zeynep hanımefendi, Kamil kocası.

*Tarihi hipodromda Ramazan şenliği yapıyorlar...
Türkiye'nin en büyük kumarının oynandığı Veliefendi, şeyhülislam!

*Soyun buralı mıbaşka yerden mikız sen İstanbul'un...neresindensin?Polonezköy Muhtarı Daniel Ohotski, 5'inci göbek, doğma büyüme İstanbullu...
İstanbul Belediye Başkanı, Artvinli.
Şişli Başkanı Erzincanlı,
Eminönü Başkanı Malatyalı,
Pendik Başkanı Sakaryalı,
Ümraniye Başkanı Balıkesirli,
Üsküdar Başkanı Trabzonlu,
Kadıköy Başkanı Muşlu,
Gaziosmanpaşa Başkanı Kastamonulu...
En ünlü restoranı, Konyalı!
Gazi Osman Paşa da Tokatlı'ydı zaten.

11 Eylül 2007 Salı

SIKÇA (KENDİME) SORULAN SORULAR






** Neden bozulan otobüsün yolculari bizim otobüsümüze aktarıldığında onlara mülteciymişler gibi bakarız?

** Neden her gördüğümüz haritada hemen Türkiye'yi bulmaya çalışırız? Millet olarak Dünya'da kaybolma kompleksimiz mi vardır?

** Neden insanlar birbirlerine sarılınca sağa-sola sallanırlar?

** Neden ögrenciler ilköğretimin beşinci sınıfa kadar öğretmene"öğretmenim" diye seslenirken, altıncı sınıfta bir anda "hocam" diye seslenmeye başlarlar?

** Neden sınavlarda "4 yanlış bir doğruyu götürür" şeklinde bir uygulama ile ögrenciler cezalandırılırlar da "4 doğru bil, bir doğru da bizden" şeklinde bir kampanya başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez ?

** Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur yağan alana çıkınca kafalarını eğerler ? Yağmura duyulan saygıdan mıdır yoksa ondan tırstığımız içinmidir ?

** Neden dükkanını kapatıp giden esnaf, kapıya "10 dakika sonra dönücem" yazar ? Ne zaman gittiğini nasıl anlarız ?

** Neden televizyona çıkan insanlar kendilerini Türkiye'deki bütün insanların izlediüini sanırlar ? Örn: Şu anda 70 milyon kişi bizi izliyor...

** Neden gözlerinden öperim denir ? İnsan vücudunda öpülecek daha uygunsuz bir yer var mıdır ? Kimse kimseyi gözünden öpmüş müdür?

** Düğünlerde neden "Dom Dom Kurşunu" ile göbek atılmaktadır. "Bir avcı vurdu beni, bin avcı beni yedi" gibi sözler eşliğinde kendinden geçen başka milletler var mıdır ?

** Neden tüm Türk filmlerinde sevişme sahnesi tam başlayacakken duvardaki tabloya zum girilir ? Kameraman hatası mıdır, yönetmenin mi?

** Neden bazı kızlarımız şirin bir hayvancağız gördüklerinde "inanmıyorum!" derler, inanılmayacak olan nedir?

** Cumartesi ve Pazartesi' nin neden kendi isimleri yoktur ?

** Neden TV muhabirleri polis tarafından yakalanan zanlıların peşinden kamera ile koşup "Neden yaptınız?", "Kim yaptırdı ?" gibi salakça sorular sorarlar. Bugüne kadar bu sorularına cevap alan muhabir olmuş mudur ?

** Bir mağazanın İndirim döneminde "% 50" indirim yapması, müşteriye "Ben seni normal sezonda %100 kazıklıyorum" demek değil midir ?

** Neden Türk erkekleri ister alaturka, ister alafranga tuvalete girsinler, hedefe isabet ettiremezler. Sifonu çekmemelerinin nedeni de zaten hacetlerinin çoğunu tuvaletletin dışına yapmış olmaları mıdır ?

** İnsanlar kaza yapanları seyretmelten ne zevk alırlar ? Neden arabalarından inip iki tarafa da "anlaşın" derler. Onlar anlaşana kadar da oradan ayrılmazlar.

** İnsanlar bütün hafta iş, güç, trafik ve kargaşa ile uğraştıktan sonra, dinlenmek için kendilerine kalan hafta sonunda tekrar kalabalığa koşarlar ?Mesire yerlerine çıkan asfalt yollarda uzun konvoylar oluştururlar, iki saatlik bir etkinlik için dört saatlerini yolda feda etmekten çekinmezler.

** Neden trafik ışıklarında beklerken yeşil ışığın yandığını önce arkadaki araba görür, ya da öyle zanneder ?

İSTANBUL'UN LEZZETLERİ




1. Baylan'ın kup griyesi: Yıllardır bilinen spesiyal: Vanilya, yanmışkaramel, balkaymaklı dondurma üzerine ufalanmış ceviz ve fındıktaneciklerinin dayanılmaz birlikteliğinden oluşur. İnsanın tarif ederkensoluğu Kadıköy'de alıp, kupun içine gömülesi geliyor.

2. Hünkar'ın ayvalı yahnisi: Tereyağında çevrilmiş iri ayva parçaları kuzuetiyle bir arada pişirilip tarçınla lezzetlendiriliyor. Ve son dokunuş birkaşık pekmezle gerçekleştiriliyor.

3. Bulgar'ın kaymağı: Beşiktaş'taki salaş Bulgar'ı bilen bilir ama bohemburjuvaların zihninde yer etmesi Wallpaper dergisine çıkmasıyla olmuştur!Balkaymaklı, taze yumurtalı, çıtır ekmekli kahvaltısı ilkel ama bir okadar da lezzetlidir.

4. Emek Cafe'nin sahanda yumurtası: Deniz kenarında, masanıza konanserçelerle birlikte kahvaltı keyfi gibisi yoktur. Sahanda yumurtası vekarışık menemeni içinizdeki ekmek banma hissini körükler.

5. Üsküdar Kanaat Lokantası'nın tencere yemekleri: Çoban kavurması, saçkavurması, kuru fasulyesi, nadir bulunacak lezzettedir. Ekmek kadayıfı dapek meşhurdur.

6. Yaşar Usta'nın kavunlu dondurması: 32 yıldır Bostancı'da gerçekmeyvelerden dondurma üretiyor Yaşar usta. Kabuklarını fırçaladığı kavunuiştahla öneririz.

7. Kantin'in cheese cake'i: Şemsa Denizsel'in vişneli cheesecake'ibünyenize iyi gelecek, istikamet Nişantaşı.

8. Yanyalı Fehmi'nin arpacık soğanlı yahnisi: Kadıköy Çarşısı'ndaki Fehmi,hüsrana yol açmayan birinci sınıf bir esnaf lokantasıdır. Ama tek şeyeindirgendiğinde, arpacık soğanlı yahnidir!

9. Salomanje'nin mücveri ve mozaik pastası: Küçükken annemizin evdeyaptığı kabak mücverinin lezzetine en yakın olanı burada. Üstüne ev tipimozaik pasta çok iyi geliyor.

10. Adem Baba'nın istavriti: Burada balık, sosuyla süsüyle değillezzetiyle ön plandadır. Yalnızca günlük taze balık ve bol salata. İçkiyok.İstavritleri o kadar lezzetli ki, parmaklarınızı yiyebilirsiniz.

11. Ali Baba'nın köftesi: Önceleri bir minibüs köftecisiydi. Ünü kulaktankulağa yayıldı, giderek dükkânı büyütüyor. Vaktiniz varsa masalarda köftepiyaz, yoksa ayaküstü köfte ekmek tavsiye ederiz.

12. Rejans'ın piroşkisi: Rejans zaten ambiyansıyla başlı başına birİstanbul tadıdır. Piroşkisi de ağızda köpük gibi erir.

13. Tarihi Kireçburnu Fırını'nın kıymalı böreği: Tam 47 senelik geçmişivar. Özelliği; kıymasında kuşüzümü olması.

14. Divan Pub'ın pub salatası: Artık biraz demode olsa da, peyniri, dilküpleri ve bilhassa da sosuyla, İstanbul lezzetleri arasında yeri ebediolmalı.

15. Barba Yani'nin karidesli böreği: Burgazada'daki Yani amcanın Rummezeleri ve mastika likörü çok meşhurdur. Ama en iyisi karidesli böreği.16. Vefa'nın bozası: Ekim gibi çıkan bozayı Tarihi Vefa Bozacısı'ndadenemelisiniz.

17. Zeynel'in tavukgöğsü & kazandibi: Onca muhallebici var fakatZeynel'in tavukgöğsü ve kazandibi, hele de üzeri dondurmalıysa, başkadır.

18. Karaköy Güllüoğlu'nun baklavası: Spesiyal baklavaları 'Hekimbaşı'dır.Harcında ve şerbetinde ceviz, damla sakızı, zencefil, çörekotu,hindistancevizi, kakule, karanfil suyu, kişniş, safran, salep, tarçın veportakal kabuğu olan tam bir enerji ürünü.

19. Sarıyer Börekçisi'nin poğaçası: Sarıyer meydanından Rumeli Kavağı'nagiden yolun üzerindeki Tarihi Sarıyer Börekçisi yıllardır bu işin ustası.Poğaçası o kadar lezzetlidir ki böreğe benzer.

20. Emek Mantı'nın mantısı: Kayseri usulü mantıyı en güzel yapan yerlerinbaşında gelir. Çiğbörek ve yaprak sarma konusunda da çok başarılıdır.

21. Şampiyon Kokoreç: Adın­dan da anlaşılacağı gibi kokoreç konusunda'şampiyon'dur. Beyoğlu Balık Pazarı'ndaki şubesini özellikle tavsiyeederiz; sacda domatesli ve acı pul biberli yapıyorlar.

22. Savoy'un milföy pastası: Kat kat çıtır milföy pastayı Cihangir'in eneski pastanelerinden Savoy'da denemelisiniz.

23. Teşvikiye Saray'ın tavuklu pilavı: Lokanta ilk kurulduğunda tavukgöğsüyapımında kullanılan tavuk etleri artınca pilava katılmış. Böylece tavuklupilav ortaya çıkmış. Şu anda en çok sipariş aldığı yemek.

24. Kızılkayalar'ın hamburgeri: Lezzeti özel salçalı sosundankaynaklanıyor. Özellikle gece yarısı Taksim'de eğlenceden dönerkenyenmeli.

25. Bambi'nin dürüm döneri: Sıraselviler'de sıra sıra dizilmiş büfeleriçinde en güzel dürüm döner yapan Bambi'dir.

26. Barış Büfe'nin dilli kaşarlı tostu: Bağdat Caddesi'nin klasiği,dillikaşarlı pide tostuyla tanınır.

27. Kanatçı Haydar'ın tavuk kanatları: Kömür ızgarada pişen kanatlarmüthiştir.

28. The Marmara'nın salata ve kupları: Çeşit de, sunum da zengindir. Fondaise şehrin en merkezi meydanının kozmopolit tadına varılır.

29. Yeniköy Börekçisi'nin kurabiyeleri: Üzeri susamlı tatlı kurabiyeleriçayın yanında vazgeçilmez tattır.

30. Çengelköy İskele'nin deniz mahsulleri güveci: Lezzeti ve bütün omalzemelerin verdiğienerji düşünülerek bu yemeğe Atom adı verilmiş.

31. Ağa Lokantası'nın şekerparesi: Beyoğlu ve Güneşli'deki AğaLokantası'nın şekerparesi kocaman, tam kıvamında.

32. Bebek Abbas'ın waffle'ı: Tüm waffle'cılara taş çıkartır. Bir de ekstraböğürtlen koyulursa, yemeyip yanında yatılır.33. Loft'un incir ezmeli profiterolü: Loft'un başansı, bildik tatlaradeğişik yorumlar getiren, aşçılık eğitimi almış sahibinden geliyor. 34.Kaşıbeyaz'ın lahmacunu: Özelliği soğansız olması. Sarımsak ve tuzlu pideha

murundan yapılıyor ve sadece kuzu eti kullanılıyor.

35. Beyti'nin beyti kebabı: İsmini de spesiyali olan etten alıyorrestoran. Beyti kebabında o kadar iddialılar yani.

36. Doğa Balık'ın salatası: Doğa Balık hem balıkları hem manzarasıylaünlüdür. Balık tabii ki salatasız yenmez. Doğa'da salatalar Kazdağı'ndangetirilen özel otlarla yapılıyor.

37. Kıyı Restoran'ın yaprak ciğeri: Kıyı'nın balıklarının yanı sıramezeleri de çok iyidir. Kuzu ciğeri bilumum baharatlara bulanıp kızgınyağda pişiriliyor. Ve üzerine dereotu serpilip sıcak servis ediliyor.

38. Cafe Wien'in şinitzeli: Reasürans'ın içindeki Cafe Wien, Viyana usulüşinitzeli en iyi yapanlardan.

39. Marmaris Büfe'nin Leyla'sı: Leyla, Marmaris Büfe'nin çikolatalı muzlutostuna veri­len ad. Müdavimleri bu tosta dünyanın 8. harikası diyor.

40. Ayder'in kuru fasulyesi: Bağlarbaşı'ndaki salaş bir dükkânda, şehrinen iyi kuru fasulyesi yapılıyor. Fasulyeler bir gün öncesinden süttegüzellik uykusuna yatırılarak...

41. Konak Pastanesi'nin çikolatalı badem ezmesi: Konak Pastanesi'nin herşeyi ayrı bir efsanedir. Ayçöreği, ekler pastaları... Ama mantarşeklindeki çikolatalı badem ezmesinin üstüne yoktur.

42. Apik'in işkembe çorbası: Eğlenceden sonra geceyi iyi bir işkembeçorbasıyla tamamlamak adettendir. Apik Dolapdere'de, yılların emektarıdır.

43. Lokanta'nın kırmızı biber çorbası: Mehmet Gürs, tüm yemekleriyle mestediyor. Közlenmiş kırmızı biber çorbasına öncelikle bayılıyoruz.

44. Hacı Abdullah'ın kompostoları: TürkOsmanlı mutfağının enşöhretlilerindendir. İster frambuaz, ister nar; kompostolar lezizdir.

45.Develi'nin çiğköftesi: Develi'nin Samatya'daki şubesi esastır. Buradaçiğköfte şamfıstıklı yapılıyor.

46. Boğaziçi Borsa'nın hünkarbeğendisi: Türk mutfağını en iyi yapanyerlerin başında gelen Borsa'da klasik lezzetler, şık sunulur.Hünkarbeğendisi hiçbir yere benzemez.

47. Feriye'nin çilavı: Türk mutfağını enfes bir manzarayla birleştiriyorFeriye. Çilavımn nefaseti, içinin sakızlı olmasından kaynaklanıyor.

48.Teşvikiye Bahar Pastanesi'nin çikolatalı kestane tatlısı: Kafkas'ınkestane şekerlerine bir İstanbullu olarak rakiptir. Hep tazedir. Çikolataile kestanenin bileşimi ve ağızda dağılışı insanı mest eder.

49. İnci'nin profiterolü: Profiterolün icat edildiği pastanedir. Öz İnci,Hakiki İnci diye taklitleri türemişse de gerçeği İstiklal Caddesi'ndedir.

50. Bebek badem ezmesi: Tarihi Bebek Badem Ezmecisi'nin badem ezmesi insanağzına götürürken erimeye başlar adeta. Çok hafiftir.

51. Balıkçı Hasan'ın lakerdası ve çoban salatası: Balıkların tazeliğininsebebi haldeki balıkçıların sabah ilk olarak buraya satış yapmasındandır.

52. Sarıyer Muhallebicisi'nin kazandibi: Sütlü tatlılar, sahiplerininçiftliğinde sağılan taze sütle yapılır.

53. Asitane'nin sebzeli sarması: İstanbul'da Osmanlı mutfağını en iyisunan yerlerdendir. Sebzeli Asitane sarmasında közlenmiş patlıcan vesarmısaklı köfte, nane asidesi ile ser­vis edilir.

54. Darüzziyafe'nin köftesi: Süleymaniye Camii'nin Külliyesi'ndekirestoranın spesiyali olan bu yemek biraz baharatlı ve inanılmaz lezzetli.İçinde üç farklı et bulunuyor. Köfteye fıstık ve baharatlar eklenip,yufkaya sarılıp pişiriliyor.

55. Çiya'nın kirece yatırılmış kabak tatlısı: Kadıköy Çarşısı'ndakiÇiya'da maceradan korkmayın. Kapanışı mutlaka dışı çıtır, işi yumuşak olankirece yatırılmış kabakla yapın.

56. Gezi Pastanesi'nin sıcak çikolatası: Kullanılan malzeme o kadarkaliteli ki, sıcak çikolata gerçek çikolata tadında.

57. Divan Pastanesi'nin çikolatası: İstanbul'un en iyi çikolatacısıdır.Özellikle prenses çikolata diye bilinen, içi bademli, üstü çikolata vekakao kaplı olanları bir efsanedir.

58. Kanlıca'nın yoğurdu: O rengi pembemsi yoğurdun üstüne pudra şekeridökünce ummadık bir tat çıkar ortaya. İstanbul'un kendine has bu yoğurdunuvapurda tatmak da ayrı bir keyiftir.

59. Park Şamdan'ın kuzu kaburga veya kuzu külbastısı: 20 yıldırİstanbul'da klasikleşmiş bir restoran olan Park Şamdan mutfağınınyıllardır değişmeyen özel yemeği kuzu kaburga ve kuzu külbastıdır.

60. Sultanahmet köftesi: Orijinali Sultanahmet'teki Selim Usta'nındükkânıdır. Kıyma, köfte haline geldikten sonra bir gün dinlendirilir.

61.Markiz Pastanesi'nin makaronu: Genellikle badem aromalı olan bu lezzetin,Markiz'de fıstıklı, güllü ve vanilyalısını da bulabilirsiniz. 62.Murtaza'nın buzlu bademi: Özellikle rakıyla çok iyi gider. Nişantaşı'ndaseyyar arabada satan Murtaza'nın buzlu bademi en iyilerdendir.Çanakkale'den geliyor ve her daim taze oluyor.

63. Hamdi'nin kebapları: Mısır Çarşısı'nın hemen arkasındaki Hamdi EtLokantası'nın kebapları da muhteşem Haliç manzarası kadar iz bırakır. 64.Yakup'un çiroz salatası: Meyhane kültürünün öncülerinden Yakup'unmezelerinin en güzeli çiroz salatasıdır.

65. Beyoğlu Lades'in menemeni: Kendilerine özgü bu menemenin en önemlimalzemesi, olmazsa olmazı salça. 30 senedir tadı hiç değişmeyen ev yapımısalça kullanıyorlar.

66. Han'ın inegöl köftesi: Bostancı'da ve Şaşkınbakkal'da iki şubesi varHan Restoran'ın. Yıllardır en çok tercih edilen lezzet İnegöl köfte.

67. Hain Köfte'nin sucuk köf­tesi: Levent sanayinin içindedir HainKöfte. Üç çeşit köftesinden en iyisi sarımsaklı sucuk köftesidir.

68. Ethemefendi 36'nın frambuazlı muhallebisi: Bu muhallebi,bildiklerinizden çok farklı. Sakızlı, frambuaz soslu ve de üstüdondurmalı.

69. Filibe Köftecisi'nin köftesi: Ekmek arası köfte,Sirkeci'de vapura binmeden önce ayak üstü çok iyi gider.

70. Günaydın'ın etli pidesi: Eti kendi çiftliklerinden sağladıkları içinyıllardır aynı lezzette.

71. Anadolu Kavağı'nda midye tava: Ekmek arası, tarator soslu iki çöpmidye tava, Boğaz'a karşı en büyük keyiftir.

72. Erenköy'de sokak simitçi­si: Erenköy'de Starbucks'm karşıkaldırımındaki simitçiyi deneyin. Simidi ikiye bölüp arasına krem peynirve zeytin ezmesi sürüyor. Simit Sarayları'ndan çok daha çıtır.

73. Köprüaltı'nda balık: Altınboynuz manzarasına karşı hesaplı yemek içindoğru adres buradaki 'balıkekmek'çiler.

74. Çengelköy hıyarı: Çengelköy'ün salatalığı daha körpe, hoş kokulu vekütür kütürdür. Haziran 20'den Temmuz 10'a kadar çıkar. Bu tarihlerdışında Çengelköy'den geldi denilirse sakın ola aldanmayın!

75. İmroz'un hamsisi: Zeytinyağında kızarmış, çıtır çıtır ve üzeri kekikliservis edilir.

76. Tuğra'nın Osmanlı usulü tavuk çorbası: Çırağan Sarayı'ndaki Tuğra'datavuk suyu çorba özel bir tarifle, yoğurt ve pırasa katılarakhazırlanıyor.

77. Pandeli'nin böreği: Mısır Çarşısı'nın girişindekirestoranda masa bulabilirseniz, üstünde bir parça dönerle servis edilenböreğidenemelisiniz.

78. Refik'in gül işkembesi: Asmalımescit'teki Refik mezeleriyle meşhurdur.Bu mezelerden en ilginci gül işkembesi.

79. Ortaköy'ün kumpiri: Bol kaşarlı, sosisli, salamlı, Rus salatalı,mayonezli, ketçaplı dev kumpir için Ortaköy girişindeki çift sıralıkumpircilerden birini seçebilirsiniz.

80. Padişah Sofrası'nın közde pilici: Şişli'deki mekânın özelliği, piliçve kuzuyu tamamen doğal odun ateşinde pişirmesi. Hem lezzetli hem çıtıroluyor.

81. Fatih Sarmacısı'nın sar­ması: İçine bolca kayısı marmeladısürülüp rulo yapılmış, şerbete yatırılmış, büyükçe bir pandispanya. 60yıldır aynı ufak dükkânda satılır.

82. Asri Turşucu'nun turşusu: Sırrı kullanılan koruk ve Uludağ suyundasaklı. Klasiklerin yanı sıra bamya ve erik gibi çeşitler de var.

83. Arnavutköy'ün çileği: Artık çilek deyince kocaman, tuhaf şekillihormonlu bir meyve geliyor aklımıza. Arnavutköy'ün pembebeyaz, mis kokançilekleri nadir bulunuyor.

84. Emirgan Çınaraltı'nın çay ve poğaçası: Burada 'tavşankanı' çay içmekeyfi bambaşka. Bunca yeni, alternatif su kenarı kahvaltı mekânına rağmen.

85. Lacivert'in uskumru dolması: Pirinçten çok soğan içeriyor. Asıl sırrıise içine katılan kişnişte.

86. Beyaz Fırın'ın paskalya çöreği: Kadıköy Çarşısı'ndaki eski dükkândanfarklı olarak Çiftehavuzlar'da 'modernize' çeşitler de var. Ama paskalyaçöreği her zaman bir numara.

87. Hacıbekir'in akide şekeri: Anlatmaya gerek var mı? Lokumları danefistir ama asıl akideleri oyuncak gibidir.

88. Giritli'nin ahtapotu: Minyatür kaselerde gelen tüm mezeleri ayrıgüzellikte ama salkım saçak gelen ehlileştirilmemiş görüntüdeki pamukahtapotu, rüyalara giren cinsten.

89. Mavi'nin patlıcanlı börekitası: Nişantaşı'ndaki Mavi, yıllardırdeğişmeyen buluşma noktalarından. Krepleri, salataları, çeşidi az olsa datatlıları hep iyidir ama patlıcanlı börekitası az bulunur özelliktedir.

90. Todori'nin marine edilmiş çiğ balığı: Caddebostan'daki Todori,'karşı'nın en iyi balıkçılarındandır. Başlangıçlardan marine çiğ balığı,balık köftesi ve uskumrusu müthiştir.

91. House Cafe'nin naneli limonatası: Şehrin göbeğinde, ıhlamur ve dutağaçlan altında yapılan çok özel bir keyif.

92. Çeşni'nin işkembe sotesi: Çiftehavuzlar'daki mütevazı et lokantası,damağınızı delirtebilecek kudrette bir işkembe sote yapıyor; güveçte.


93.Set'in balık kokoreci: Kireçburnu'ndaki Set'in her şeyi taze ve lezizdir.Balık kokoreci başka dünyalara götürür.

94. Pera Palas'ta 5 çayı: Süslü koltuklara kurulup, 'kuru pasta' ile birfincan çay içmeyeli ne kadar oldu?

95. 'Sabırtaşı'nın içliköftesi: İstiklal Caddesi'ndeki 'Sabırtaşı' Aliamcanın doyumsuz içliköftelerini, eşi evde yapar.

96. Zencefil'in sebze salatası: Vejetaryen lokantası Zencefil'de kabaklı,soya fasulyeli sebze salatasını denemelisiniz; üzerinde nar taneleri bilevar. Yanında Zencefil'in özel ekmeklerinden de isteyin.

97. Antre'nin peynirleri: Tam 35 çeşit Türk peyniri var burada. Peynirkonusunda seçiciyseniz uğrayın.

98. Has Ekmek Fırını'nın ekmeği/pidesi: Çınaraltı kahvaltılarındaÇengelköy'deki Has Ekmek'in simitleri, pideleri çok iyi gider. 150 yıllıkfırında her daim 'Ramazan pidesi' bulmak mümkün. Üstüne 'şifa' denilenözel bir karışım sürülen pideler odun fırınında pişiriliyor.

99. Kanaat Lokantası'nın 'sorbe'si: Üsküdar'daki Kanaat'in sorbehavasındaki meyveli dondurmaları meşhurdur. Katkı maddesi yok, salepYozgat'tan, süt Çekmeköy'den...

100. Hünkar'ın ılık irmik helvası: Feridun Ügümü'nün özel tereyağlı, ılıkirmik helvası, tatlıyla hiç işi olmayanları bile teslim alır.

1 Eylül 2007 Cumartesi

Haftanın Karikatürü/1




Haftanın Şiiri / 1


HAFTANIN ŞİİRİ / 1


Divan Edebiyatı şairlerinden olan Sümbülzade Vehbi, "rücu" şiirleriylede ayrı bir ün yapmıştı."Rücu", mesajın, ilk satırda anlatılandan çok farklı olduğunu, ikincisatırda anlatan bir sanattarzıydı. İşte size Vehbi'den bİR örnek:


Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

Lal-u sarap içürem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.

Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan.

Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.

Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç, avuç altını, olsun kulun şaduman.

Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin,
Esselamün aleykum ve aleykümvesselam.

Haftanın İlginç Siteleri/1



HAFTANIN İLGİNÇ SİTELERİ /1 :

http://www.unutturma.com/

Doğum günleri, düğünler, yıldönümleri ve daha bir çok size özel günü tanımlayabileceğiniz, bayramlar, etkinlikler, fuarlar, yasal yükümlülükler gibi birçok kategoride detaylı bir takvimden ilgilendiğiniz günleri ekleyebileceğiniz ve istediğiniz günde ve saatte size e-posta ya da SMS yoluyla anımsatacak bir web sitesi...

http://www.bombalipankart.com/

İstediğiniz her türlü mesajı, yine istediğiniz bölgede, yine istediğiniz bir karakterin elindeki pankarta yazıyorsunuz.

İsterseniz mesajınızı bir kağıda yazıp şişeye koyarak denize atın, isterseniz dilek ağacının dallarına bağlayın, isterseniz Hyde Park'ta protestonuzu yapın, isterseniz savaşa hayır pankartı taşıyın. Ya da aşıklar parkında sevgilinize mesaj gönderin. İş arayabilir, satılık eşyalarınızı bile bu pankartlarla duyurabilirsiniz.

http://www.kolikler.com/

www.kolikler.com sitesi çizgi roman, dizi film, mekan, müzik, neşriyat, obje, oyun ve spor gibi popüler kültüre ait her türlü konuda, sıkça sorulanları ve bu konulardaki cevapları bir araya getirmek amacıyla kurulmuş. Bu konuların müptelalarını bir site çatısında topluyor.

Kolikler.com’un güncel konuları yayınlamak gibi bir kaygısı yok. Bir gün unutulmaya yüz tutmuş oyuncaklardan ‘sapan’ı kendisine konu ediniyor, başka bir gün vizyona yeni giren filmlerden ‘Neredesin Firuze’yi.

31 Ağustos 2007 Cuma

Aspirin Sen Nelere Kâdirsin



Beyaz T-shirtlerden ter lekelerini çıkartmak için, yarım bardak suda 2 adet Aspirin eritin ve lekeli yerleri bu karışım ile ıslatın. Bir saat beklettikten sonra yıkayın. Ayşe Teyze bile gözlerine inanamayacak.


Yüzdüğünüz havuzdaki fazla klor nedeniyle saçlarınız sararırsa, 8 adet Aspirini bir bardak suda eriterek saçlarınıza uygulayın. 10 dakika bekledikten sonra durulayıp, şampuanlayın. Bakalım saçlarınız ahenkle dans edecekmi...

Yüzünüzde sivilce çıktığında bir Aspirini ufalayın ve azıcık su ile macun haline getirin. Bu macun ile sivilcenizin üstünü kaplayın. Birkaç dakika sonra yıkayıp kurulayın. Kırmızılığının geçtiğini ve küçüldüğünü göreceksiniz.

Çiçeklerinizi vazoya koymadan evvel suda bir adet suda eriyen Aspirin eritin. Çiçekleriniz daha uzun süre taze kalacaktır.

Kepekten kurtulmak için iki adet Aspirini ufalayıp şampuanınıza katın ve başınızı sabunlayıp 1-2 dakika bekledikten sonra durulayın. Bakalım Neşe kepek sorunundan kurtulacak mı...

Sivrisinek sokmalarında, ısırılan yeri ıslatın ve üzerini Aspirin ile ovuşturun. Sivrisinek kovucu yerine ısırık ovucu bu...

Arı sokmalarında da aynı yöntem uygulanabilir ama bazı durumlarda bu tedavi komplikasyonlara da neden olabilmektedir.

Bir litre suda 1 adet Aspirin eriterek hazırladığınız suyu saksı çiçeklerini sulamada kullanırsanız, bu topraktaki mantar türü hastalıkları bertaraf edecektir. Ancak fazla Aspirin katarsanız yaprakların sararmasına neden olabilirsiniz.


Bir adet limonun suyuna bir adet suda eriyen aspirin katıp, bu sıvı ile ellerinizi ovuşturursanız ellerinizdeki nikotin izlerini ve çimen izlerinizi çıkartabilirsiniz.

30 Ağustos 2007 Perşembe

Volkswagen vs. Microsoft













Bill Gates Microsoft'un bir seminerinde bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını anlatmak için şöyle bir benzetme yapmış :

"Eğer Volkswagen firması son 25 yıl içinde bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup dünya turu atmamız mümkün olacaktı"


Birkaç gün sonra Volkswagen firmasının bir basın açıklaması yayınlanmış.

"Eğer otomotiv sektörü Bill Gates in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, her alacağımız arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda kalacaktık; arabamız sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacak; gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı ışıkları yerine üzerinde ARABANIZ GEÇERSİZ BİR İŞLEM YÜRÜTTÜ VE KAPATILACAKTIR yazan tek bir lamba olacaktı. Ayrıca her kazadan sonra arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde HAVA YASTIKLARI AÇILACAK EMİN MİSİNİZ diyen bir ışık yanacaktı"

Müzayede Bitmeden...


Adam zengindi. Hem de çok insanın hayal edemeyeceği kadar zengin.
Ülkenin en güzel şehirlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu. Ayrıca, iyi bir antika meraklısıydı. Elinde tuttuğu zengin koleksiyonun değeri de tahminleri zorluyordu.
Çiftlikleri ve arabaları da vardı tabii. İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu. Herkes, 'Keşke onun yerinde ben olsam!' diye düşünüyordu.


Gelin görün ki o, bulunduğu yerden hiç memnun değildi. Her şeye sahip olduğu doğruydu. Ancak, içinde bir yerde derin bir boşluk, doyurulmaz bir açlıkla kıvranıyordu. Kendisine'Baba!' diye sarılacak bir çocuğu yoktu. Yıllardır eşiyle birlikte bu yanlızlığı, bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi. Ama umutla dua etmeye, sabırla beklemeye devam ediyorlardı.

Eşi, aynı zamanda bir ressamdı. Kadın hayal ettiği bebekleri, çocukları büyük bir ustalıkla yağlı boya tablolara çiziyordu. Ancak resimleri hep kendine saklıyor, sergiliyordu. Resmini yaptığı bebekleri, çocukları kendi çocukları gibi seviyordu. Haliyle, çocuklarını parayla bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi.

Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı. Artık çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti. Fakat beklenmedik bir şey geldi başlarına. Ağır bir trafik kazası geçirdiler. Adam hafif yaralı olarak kurtuldu. Ancak karısı ciddi bir beyin hasarı ile yoğun bakımda yattı aylarca. Adam karısının sağlığı için servetinin önemli bir kısmını harcadı. Derken, doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler. Kadın eve döndü.Ama artık eskisi gibi değildi. Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu. Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için bir bakıcı hanım çalışıyordu yanlarında. Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı adam ve eşi evlatları gibi sevdiler. Eve biraz olsun çocuk cıvıltısı getiren iki küçük çocuğunu da torunları bildiler.
Bu arada evin hanımı eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı. Bekleneceği gibi tabloları eskisi kadar başarılı değildi. Yine de kadının eski günlerdeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu.

Yıllar hızla aktı. Kadın bir gün beyin sorunları nedeniyle öldü.
Adam, bakıcı hanım ve iki yetimini değerli hediyelerle evlerine gönderdi.
Çok geçmeden adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti.

Böylece hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı. İlk olarak paha biçilmez
antikalar büyük bir müzayedede satışa sunuldu. İlk parça adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu. Bir özürlünün umutlarını döktüğü, ruhunu ortaya koyduğu bu mütevazi tabloya kimse dönüp bakmadı bile. Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu. Satıcının 'Artıran var mı?' diye bağırışına salondan tek cevap gelmiyordu.
Müzayede salonundaki sessizliği, müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu. Annesi gibi sevdiği bir kadının çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu:
'Beş dolar!'diye bağırdı acemice.
Daha fazlası yoktu cebinde. Umutla bir başkasının kendi teklifini artırmasını bekledi. Sessizlik yine bozulmadı. Müzayede yöneticisinin "Satıyorum Satıyorum..Saaaaat...tım." demesiyle tablo sadece 5 dolara kadının oldu.
Müzayede yöneticisi satılan tabloyu bir kenara koymak yerine çerçevenin arka yüzünü herkesin görebileceği biçimde yukarı kaldırdı. Tablonun arkasında katlanmış küçük bir kağıt parçası vardı. Yine herkesin gözleri önünde
kağıdı aldı ve açtı. Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara göz gezdirdikten sonra kalabalığa döndü:
'Bayanlar ve baylar; müzayede bitmiştir!'
Sonra kağıt üzerindeki notu seslice okudu:
'Kim eşimin bu mütevazi emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa, eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.'

***

Ailemizde birbirimiz için yaptığımız her işin ardında böyle bir not olmalı mı dersiniz?
'Karımın benim için yaptığı her şey benim değer verdiklerimden çok daha değerlidir' gibi.
Kocamın benim için yaptıkları onun sahip olduklarından çok daha paha biçilmezdir' gibi.
Ve çocuklarızın bizim için sevgiyle yaptıkları, kendi ruhlarını taşırıp da ortaya koydukları güzel şeylerin ardında yazılı bu notu okuyabiliyor muyuz?

Dünya belki de bir açık artırma salonudur. Gördüğümüz her şeye birileri bir paha biçer.
Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değerler eklemek için ömrümüzü bizim için en değerli olanları unutarak, hatta bazen kırarak tüketiyor olabiliriz.
Sevimli bir çocuğun babası ve annesi olmanın değeri borsalarda ölçülemiyor.
Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını hiçbir insan kaynakları uzmanı hesaplayamıyor.
Oysa, hepsi antika..
Kimsenin görmediği, kimsenin fark etmediği kadar özel ve güzel değerler.
'Müzayede' bitmeden birbirimize ziyadesiyle değer verelim. Olur mu...?

28 Ağustos 2007 Salı

Meşhur Rakıcılarımız...





Edebiyat dünyasından :
- Orhan Veli Kanık

Oktay Rifat, çok içtiği için Orhan Veli'yi uyaracak olmuş, "Böyle içersen, sonra kadınla yatamazsın" demiş; Orhan Veli de elindeki kadehi göstererek, "Ya bu daha güzelse?" diye yanıtlamış...

Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum
Bir de Rakı şişesinde balık olsam.

- Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı)
"Cevat Şakir’e para göndermiştik gezide lazım olacak her şeyi alsın diye. Bir iki günde yiyecek bitti. Cevat neredeyse bütün parayla Rakı almıştı çünkü....)

- Melih Cevdet Anday

- Cahit Külebi
Çiğdemleri rüzgar okşar ya,
Sarkar ya söğütler ırmağa,
Rakıya su katılır gibi
Gözlerin başlar yansımaya.
Gözlerin gözlerime değince
Su katılıyor rakıya
Ülkeler de kadınlara benziyor,
Başlıyor, yansımaya."

- Oktay Rıfat
Hele hele o saatte onları bekleyen ev, izbe gibiyse ya da "soğuk"sa...
Bir de bakarlar ki ayakları meyhaneye götürmüş onları...
ve kadehler kaldırılır...

- Sait Faik Abasıyanık
(1930 yılında Fransa'da edebiyat fakültesine yazılmıştı. Onun içki ve avare yaşamla tanışması bu yıllara denk düşer. )
- Cahit Sıtkı Tarancı
Madem ki vakit akşam,
Madem ne evim barkım,
Ne de bir tek âşinam,
Açılsın gizli sofram,
Gelsin kadehte rakım,
Dostum, neşem ve şarkım!
Madem ki vakit akşam!
Madem ki Vakit Akşam

- Neyzen Tevfik
Rakı şarap içiyorsam sana ne
Yoksa kimseye bir zararım içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem şarhoşken de geçerim

- Ümit Yaşar Oğuzcan
Evet de Bütün marifetlerimi göstereyim sana
Gör, bir kilo Rakı nasıl içilirmiş
Nasıl şiir yazılırmış aç karnına
Nasıl yaşanırmış...
...
Ben artık o bildiğin adam değilim
Dün bir kilo rakıya "bana mısın" demezken
Şimdi sarhoşluğum erken başlıyor, erken

- Aziz Nesin
Bu Rakı var ya bu Rakı
Seninle içerken güzel
Kimler olursa olsun varsın
Rakılı ağzından öpmek en güzel

- Cemal Süreyya
Ve Hasan Şimşek, Cahit Sıtkı'nın kasabalısı,
Ve içtiği Rakı kadar bembeyaz Şahap Sıtkı ki
Metin Altıok'a devredip masadaki yerini
İnanılmaz biçimde bu kentten gittiydi.

- Özdemir Asaf
Daha gidilecek yerlerimiz var
Şu sohbetini dinler gideriz.
Coştukça şarkılar, türküler, sazlar
Rakı mı, şarap mı, içer gideriz.

- Atilla İlhan
Kadehlerde Rakı nazlı beyaz
Vaniköy korusunun tesrinler'deki sisi
Gramofonda incesaz, meyhane musikisi
O şenliklerden heyhat kim kaldı.

- Edip Cansever
Yürürüm usuldan girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh Rakı söylerim kendime
Bir kadeh Rakı daha söylerim kendime
-Söyle be!ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde ...

- Metin Eloğlu
Şişede durduğu gibi durmaz ki kafir
Tutar insana yaşamayı sevdirir

- Can Yücel
Kumkapı meyhanelerine dadandık...
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, Fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler,
Hızır Paşalar...
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri...
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni...
Yalnızığıim benim süpürge saçlım...
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi...

- Nazım Hikmet
Şu Varna deli etti beni, divâne etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
Radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası,
Rakı kadehte aslan sütü, anason,
Uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islâh be, islâh be hâlim...
Şu Varna deli etti benidivâne etti...

- Ahmet Selçuk İlhan
Of ulan Of
Ulan beyefendiler
Ulan sosyetik züppeler
Anam avradım olsun
Topunuzu bir şişe rakıya değişirsem eğer
Hey Agop
Ne oldu bizim çilingir sofrası
Gönder dedik yarım
Leyla partilerde
Biz meyhanelerde kafayı bulalım
Ha eskilerden bir şarkı çal amanı bol olsun
Of ulan of
Kavanoz dipli dünya of
Sen yok musun...

Biraz da futbol dünyasından

- Eşfak Aykaç
Hani şu kulüp rakısı etiketinde İhap Hulusi ile kadeh kaldıran Ahmet Aykaç'ın oğludur

- Gündüz Kılıç
Bafra sigarasını ikiye bölüp, ekleye ekleye içermiş rakıyla

- Süleyman Seba
Rakı kadehine bir demet maydonoz koyarmış

- Metin Oktay
İlk kadehte "I Love You", son kadehte "beni bana bırakın" dermiş...

Sanatçılar :

- Müzeyyen Senar
- Bülent Ersoy
- Zeki Müren
- Tanju Okan
- Metin Akpınar

Rakı'nın Tarihi




Bektaşiye sormuşlar :
" - Hayatında kaç defa içtin ?"
" - Bir defa.... Ondan sonra hep mahmurluk attım".



Etimolojik açıdan bakıldığında Yakındoğu ve Ortadoğu ülkelerinde "araki" , "ariki", "arak" ve "rakı" gibi aynı kökten geldiği belli olan değişik birçok isim damıtılmış anasonlu veya sakızlı içkiyi tanımlar. Bu konuda bir iddia bu içkinin ilk Irak'ta yapılıp diğer ülkelere dağılmış olabileceğidir. Bu iddia pek akla yakın gelmemektedir. Zira Osmanlı'da 16. Yüzyılda "arak" olarak adlandırıldığı zaman Irak bir devlet olarak yoktu.

Bir diğer iddia razzaki üzümünden üretildiği için bu adı aldığı. Bu da olamaz zira rakı her türlü üzümden imal edilegelmiştir. Örneğin misket üzümü.

Bir başka varsayım ise Arapçada "arak" sözcüğünün "ter" anlamına gelmesidir. Rakının üretim tekniğine dayalı bu varsayım akla daha yakın olmalıdır. Zira sonuçta imbikte damıtma işlemi sırasında ter damlacıkları gibi damlalar oluşmakta ve birleşerek oluktan dışarı akmaktadır.

Doğu Hindistan, Malezya, Seylan ve İran'da çeşitli bitkilerin damıtılması sonucu ortaya çıkan içkilerin tamamına "arak" denmesi bu görüşü kuvvetlendirmektedir.

Alkol olmadan rakı yapılamaz. Arapça kökenli olan alkol sözcüğü, bir belirtme takısı olan "al" ile kaş boyası olarak kullanılan rastık tozu anlamına gelen "kühl" sözcüklerinden oluşmuştur. Kimyada formülü C2H2O'dur.

Eski Mısır'da imbik katı'dan damıtılarak rastık boyası yapmakta kullanıldığından sıvıdan damıtım işlemi için de aynı ismin kullanılmış olması muhtemeldir.
İmbik olmadan alkol yapılamaz.İmbik ile ilgili elimizdeki en eski bilgiler ise Venedik'te Saint Marco müzesinde bulunan Panopolisli Zosimos'un 28 ciltlik Simya Ansiklopedisinde bulunmaktadır. İskenderiye simyacısı olan Zosimos MS. 4. Yüzyılda yaşamış olup eserinde kendisi gibi İskenderiye simyacısı olan MS. 1.Yüzyılda yaşamış olan Maria'nın Tribikos adlı damıtma aygıtının resmini Ansiklopedisine çizmiştir. Sıvı damıtmaya yarayan bu aygıtın üç değişik seviyesinden çıkan oluklardan üç değişik damıtım mahsulü sıvı alınabiliyordu. Maria ayrıca bugün Bain Marie (ben-mari) olarak bilinen su banyolu ısıtma işleminin de mucididir.
Suma imbikte ısıtılmaya başlayınca alkol 78.4 oC'da kaynayıp buharlaşmaya başlar. Suyun kaynaması için sıvının 100 oC'a ulaşması gerekir. Sıvının sıcaklığı 100 oC'ın altında tutulduğu sürece yalnızca alkol buharlaşır ve tekrar yoğunlaştırılarak damla damla akmaya başlar.
İslam İmparatorluğu sırasında ilk defa imbiğin alkol elde etmek için kullanıldığını göstermektedir. İbn-i Sina (MS. 844 - 932) eserlerinde kendinden bir yüzyıl evvel yaşamış olan Sufi Geber'in şaraptan damıtma yolu ile alkol elde ettiğini yazmaktadır.
MS. 9. Yüzyılda Araplar Sicilya'yı fethettiğinde üzümü sıkıp şırasını damıtarak elde ettikleri alkolü lamba yakmakta ve savaşta yaraları dezenfekte etmekte kullanıyorlardı. Araplar İslam dini elvermediği için bu sıvıyı içki niyetine içmeyi düşünmemişlerdi. Ancak, Sicilyalılar alkolün içerisine anason ekleyerek "tutone" adlı içkiyi yaptılar. Bugün içtiğimiz "Rakı"nın atası MS. 9. Yüzyılda Sicilyalıların bulduğu "tutone" dir. Moore'lar MS. 1000 yılında Sicilya'ya geldiklerinde tutulan kayıtlarda alkolsüz anasonlu bir meşrubat olan zammu'dan bahsedilir ve buna alkol ilave edince "zambur" adını alır. Bugün İtalya'da anasonlu içkiye "sambuca" denir.

GEÇMİŞTE RAKI ÇEŞİTLERİ
Şimdi Tekel'in imal etmekte olduğu dört çeşit rakıya kanıp geçmişte de böyle olduğunu zannedebiliriz. Bu yanlış olur. Tekel 1926 yılında kuruldu ve aynı yıl rakı imaline başladı.
Tekel rakısı olarak piyasaya Fevkalade, Aliyulala ve Ala rakıları çıktı. Bu rakılar 10, 15, 25, 50 ve 100 cl'lik şişelerde satılıyordu.
Sonra Tekel Yeni ve Kulüp Rakılarını çıkarttı. Tekel'in adı o sıralarda "İnhisarlar Dairesi" idi. Altınbaş'ın piyasaya sürülmesi yenidir. İnhisarlar Dairesi yani "Tekel"in kurulduğu yılllarda ülkemizde bandrol ödenerek özel sektör rakısı olarak şu rakılar satılmaktaydı :

"A" Rakısı
Bahçe
Memur
Olgun
Bülbülce
Edremit
Sevim
Çamlıca
Mürefte
Sümer
Bilecik
Adalar
Efe
Elif
Keyif
Hanım
Zarakosta
Çavuş
Alem
Dem
Dimitroeopulo
Baküs
Stafilino
Bülbül
Sakız
Fertek
Ankara
Üzüm Kızı
Ruh
Jale
Filurya
Denizkızı, Erdek, Umurca rakıları ise 1880 - 1900 arasında satılmaktaydı.
Bu rakıların Sakız Rakısı hariç diğerleri sadece anason içeren Düz rakı yani "Duziko" idi. Sakız Rakısının ise içinde sakız bulunuyordu ve Bozcaada'da imal ediliyordu. İçinde sakız bulunan rakı türüne genel olarak "Mastika" deniliyordu.
1930 yılına ait Beyoğlu'ndaki Lala lokanta ve birahanesinin fiyat listesinde şu rakılar yer almakta: Duziko Bomonti, Duziko Bilecik, Duziko Keyf ve Duziko Demitraeopulo.
Buradan o sırada piyasadaki en kaliteli rakıların bunlar olduğunu anlamaktayız. Hepsi de aynı fiyata satılmakta : 125 kuruş'a bir ufak şişesi, hem de mezeler dahil.
Aynı tarihlerde rakı içmeyi giderek azdırıp alkolikleşen, varını yoğunu alkole verdikten sonra rakı alacak para bulamayınca "Yakılmaya mahsus ispirtoya" düşen müptelalar mavi ispirtoya "Menekşe" diyorlardı.
Bu rakılar 1944 yılında rakı devlet tekeline alınınca ortadan kalkmış. Rakı devlet tekeline geçtikten sonra da bir müddet bölgesel dağıtımı olan özel sektör rakıları devam etmiş. Güneydoğu'da Gaziayıntap , İstanbul'da İstanbul, Boğaziçi ve Yaluva, Ege'de Nazilli ve Aydın rakıları içilmiş.
Tekel bir ara Adana'da "Boğma rakı", 1945-1947 arasında Sakız Rakısı ve İstanbul'da 1967 - 1975 arasında "Tek Rakısı" gibi yenilikler denediyse de tutmamış. "İyi Rakı'nın imalatına ise 1950'li yıllarda son verilmiştir.
Yukarıdaki listede yer alan "Üzüm Kızı" markalı rakıyı zamanın meşhur şairi Hüseyin Rifat üretiyordu. Ürettiği bu rakının etiketlerinin üzerine kendi yazdığı dörtlükleri bastırırdı :

O kadar tatlı ve hoştur ki rakım
İki zıkkımlanırım bir satarım.
Bunu takdir ederek her içenin
Canının üstüne canlar katarım !

Halis-üd-dem bir üzüm mahsulüdür,
Saf bir meydir, bunun bir şişesi
Derdi eksiltir; hele hergün içen
Kimsenin kalmaz gönül endişesi !

Bir görüşte namımı mirim, deme :
"Kim bu mahluk-ı acip, aya neci ?"
Bulamayınca şairiyetten gıda
Oldum işte ben de bi meyhaneci !
Alıntı : Marin Gençoğlu

Türklere Dair





TÜRKLER HAKKINDA SÖYLENENLER


İnsanlari yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler" Napoleon Bonaparte - Fransız İmparatoru

"Türklerden bahsediyorum... Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur."
Tasso - İtalyan Şair

"Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnızca Türklerdir. Henüz yabancı tesiri altında kalmamış olan bir köye gidecek olursanız; gerçek misafirperverliğin ne demek olduğunu orada görüp öğrenirsiniz."
William Martin

"Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır."
Lamartine-Fransız Yazar, şair ve Devlet adamı.

"Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı."
Demirbaş Şarl -İsveç Kralı (Ruslardan kaçıp Osmanlıya sığınmıştır)

"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanıyorum. Fakat, meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları! Üç-dört yüzyıl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar."
M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan)

"Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-ı Hak onları aslan sıfatında yaratmıştır." İbn-i Hassul Türk, asillerin asilidir. yapma olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüce asalet ona tabiatın hediyesidir. Pierre Loti

Türklerin yalnız sonsuz bir cesareti değil, iradeleri sersemleştiren bir sihirbaz zekası vardır. İşte Türk, bu zekasıyla zafer kazanır, uygarlıklar yaratır ve insanlık dünyasında en şerefli hizmeti başarır. Zaten Avrupa'nın yarısını yüzyıllarca boyunduruk altına almak başka türlü mümkün olamazdı.
Çarnayev(Rus Komutan)

Silahlı milletin en canlı örneği Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadınlarının etek tutuşunda silaha sarılmış bir pençe kıvraklığı vardır. Türk ata biner gibi oturur, keşfe yollanan asker gibi uyanık yürür. Moltke

Türkler bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır.
La Martine

Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.
Towsend (İngiliz Komutan)

Doğulu önderler, milletlerinin başından ayrılmayarak her hükümetin temeli olan şu iki kanunu hakkıyla yapıyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpıyor. Auguste Comte

Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır.
Lady Mary Wortley Montagu

Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını, pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez.
Decamps (fransız ressam)

Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düşmanı bir yaprak gibi çevirip bozarlar.
Câhiz (Arap Bilgini)

Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batıl fikirler, basit düşünceler yoktur. Semame İbn-i Eşreş (Arap Bilgini)

Türkler kahramandırlar. Dostlarına zarar vermezler. Fakat kazanç getirirler. Comenius (Çek Bilgini)

Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.
William Pitt (İngiliz Devlet Adamı)

Türk, Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyılların tanıdığı bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtişamı, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildiğine geniş bir fetih aşkı, sonsuz bir teşebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alışkanlığı Türk milletinin asırlar dolduran tarihinde açıkça görülür.
(Ünlü Tarihçi) Hammer

Türkler kahramadırlar, dostlarına zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.
Comenius (Çek Bilgini)

Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakın Asya tarihinin bildiği en halis efendi millettir. Kayzerling Her Türk'ün bakışında silahın ruha verdiği güveni görmek mümkündür. O hayata ve olaylara güvenle bakmayı öğrenmiştir. Molkte

Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.
Lord Byron

Türk korkmaz, korkutur. Bir şey isterse onu yapmadıkça vazgeçmez. Hangi işe el atarsa başarır.
Semame İbn-i Eşref

Türkçeyi öğrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman, ışığı örten zevksiz bir perde oluyor.
Gelland (Fransız Bilgini)

Türk askeri cesurdur. Anavatanını sever ve onun için gerekirse çekinmeden canını feda eder.
Albert Einstein

Artık Türklerle savaşmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar.
Andreas Phitiades

Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler.
Albert Sorel

Türk toplumunda kişisel nitelik ve değer dışında hiçbir şeye önem verilmez. Baron Büsbek

On ulusun, on yiğit adamının gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konuştuğu şey savaştır, zaferdir. Eğlenceleri ise attır, silahtır. Türklerin doğrulukları ve namuslulukları ne kadar övülse yeridir. Charles Mcfarlene

Türk milleti ikibin yıldır profesyonel askerdir. Bütün Türklerin mesleği askerliktir.
Donaldson

Dünyanın hangi ordusuna sorarsanız sorun, Türk askerinin karşısında düşünmenin hiç de kolay olmadığını veya olamayacağını size söyler.
Donaldson

Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz. Hamilton

Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker yoktur. Hamilton

Türkler devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf ustadır. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç saldırışlar arasında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmışlardır. Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler vardır ki uygarlık için birer süs olmaktadır. Hammer

Çanakkale'de başarılı olamadık. Nasıl başarılı olurduk ki? Zira Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim.
Sir Julien Corbet

Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri başka hiçbir ulusta bulamazsınız. Yalnız ona iyi bir komutan gerektir.
Mulman

Kendi ulusuna karşı bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi mezhebe bağlı olursa olsun aynı dürüstlüğü yabancılara karşı da yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasında hiçbir fark gözetmezler.
Monradgea D'ohsson

Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşku yok ki körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor.
Pierre Loti

"Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır."
Feldmareşal von Moltke -Alman Genelkurmay Başkanı

Taşı Beklemeyin...




Zengin bir adam Mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü.
Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca,arabası kaldırım taşına çarparak durabildi.Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve "Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin" diyerek bağırmaya başladı.
Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk "Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiçbiri durmayınca, sizin arabaya taş attım" dedi. Ve, gözyaşları içinde, kenarda devrilmiş duran bir tekerlekli özürlü arabasını ve o arabadan düşerek yerde yatan birisini göstererek "Ağabeyim yürüyemiyor, onu tekerlekli arabası ile gezdirirken,kayıp devrildi. Ağabeyim yere düştü, kaldırmaya gücüm yetmedi, gelen geçen kimse de yok, siz onu yerden kaldırıp tekerlekli arabasına tekrar oturtmama yardım edermisiniz" dedi..
Zengin adam, ne diyeceğini bilemeden, boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalışarak, yerde yatan çocuğun yanına gitti, onu kaldırıp tekerlekli arabasına oturttu ve cebinden temiz birmendil çıkararak bacağındaki kanları sildi. Küçük çocuk abisini tekerlekli arabasıyla alıp giderken, hiçbir şey söyleyemeden arkalarından bakakaldı.
Arabasına döndüğünde, çocuğun attığı taşın, arabasının kapısında bıraktığı oyuk şeklindeki DERİN İZİ gördü.Ve zengin adam, bu derin taş izini hiçbir zaman tamir ettirmedi.Arabadaki bu taş izini şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:
"Hiçbir zaman, yaşamın içinden, birilerinin seni durdurmak ve dikkatini çekmek için TAŞ ATMAYA mecbur kalacağı kadar HIZLI geçme. Allah , ruhumuza fısıldar ve kalbimize konuşur. O sesi dinlemek için vaktimiz olmadığında ise, bize TAŞ FIRLATMAK zorunda kalır. İster fısıltıyı dinle, ister taşı bekle...Seçim senin...."

Yaşamın içinden son hızla geçerken, bir an durup,kendi hayatımızda da bize bazı şeyleri hatırlatmak için atılan TAŞLAR olup olmadığını bir düşünelim.........

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Yoğurt




Tarihte ilk yoğurdun üretilişi konusunda iki değişik sav vardır. Bunlardan birincisi Orta Asya'daki Türk göçebeler, ikincisi ise Balkanlardaki Türkler. Her iki seçeneğe göre de yoğurdu ilk üretenlerin türk olduğu kesin.
1000 yıl önce Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutatgu Bilig ve Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan ve Divanü Lügât-it-Türk adlı eserlerde yoğurda bugünkü anlamda rastlanılmaktadır.Milattan önce 4'üncü yüzyılda ise Trakya bölgesinde bugün yoğurt adıyla bildiğimiz, prokiş denilen bir çeşit ekşi süt üretiliyordu.

Anadolu'da yoğurdun ilk kez yapılışına ilişkin yaygın bir inanış da şöyledir :genç bir kız Hıdrellez günü kırlarda çiy toplar.Bir ses bunları süte katarsa her derde deva bir yiyecek elde edeceğini söyler.Kız çiyi süte katıp yoğurt yapar.

Yoğurt türleri şöylece sıralanabilir :
- normal yoğurt
- kaymaklı yoğurt
- light yoğurt
- süzme yoğurt
- silivri yoğurdu
- aromalı yoğurt
- meyvalı yoğurt
- bio-yoğurt

Bio- yoğurtlar bağırsak sağlığınızı korumaya yardımcı olan Lactobacillus acidophilus ve Lactobacillus casei gibi sindirimsel bakteriler içerir. Bu bakteriler peptik ülser ve mide kanseri ile ilgili hücrelerin büyümesini durdurur, bağışıklık sisteminin daha iyi çalışmasını sağlayarak, alerji yaratan ortamları ortadan kaldırır.Avrupa birliği Ekoloji Yönetmeliğine göre Üreticilerin "Bio" ve "Eko" sözcüğünü kullanmalarına ürünlerin sadece gerçek biyolojik tarımla üretilmeleri durumunda izin verilir. Halen bir geçiş dönemi uygulaması vardır. Konvansiyonel metotla üretilen ancak üzerinde uzun süredir "Bio-yoğurt" ifadesi bulunan yoğurt markaları bu ifadeyi içeren ürünlerini 30.06.2006 tarihine kadar piyasada satabilecektir. Ancak gerçekten biyolojik tarıma geçmemiş firmalar ambalajında bu ürünün biyolojik tarım metoduyla üretilen bir ürün olmadığını belirtmek zorundadırlar.
Light yoğurtların yağ oranı daha düşüktür.Örneğin 100 gram normal yoğurtta 2 gram yağ bulunurken aynı oranda light yoğurtta 0.75 gram yağ bulunur.Enerji miktarı normal yoğurda oranla biraz daha düşük olan light yoğurtta bulunan protein, karbonhidrat ve kalsiyum oranları ise normal yoğurtla aynıdır.

Evde yoğurt yapmak isteyenler için pratik bir tarif :

Yoğurt yapılacak süt, önce kaynatılır.
Kaynatılan süt mayalama kabına aktarılır.
2 çay kaşığı eski yoğurt,yarım Kahve fincanı kadar sütle sulandırıldıktan sonra ,parmak dayanma sıcaklığına inmiş olan sütün (40-45 derece) içine sokulup hafifçe çalkalanır.
Yoğurt kabının üzeri, sütün soğumaması için sıkıca kapatılır.Sıcaklık uzun süre 37 derece dolayında olmalıdır.
4-5 saat mayalanmaya bırakılır. üzeri açılıp 2 saat serin bir yerde dinlendirilir.
Yoğurt, cacık ve ayran yemek kültürümüzde önemli bir yer teşkil eder.
Nasreddin Hoca fıkralarından "göle yoğurt çalmak", olmayacak hevesler peşinde koşanları hicvetmek için güzel bir örnektir.
Yoğurtla ilgili bazı deyim ve atasözleri şöyle sıralanabilir.

- Deniz yoğurt olmuş da yemeye kaşık bulunmamış
- Zemheride yoğurt isteyen cebinde inek taşır
- El, öğüt verir ama yoğurt vermez.
- Damızlıksız(mayasız) yoğurt tutmaz
- Değirmende yoğurt öğütülmez
- Kimse yoğurdum ekşi demez
- Süt yakarsa, yoğurt geçirir
Ayran, farklı ülkelerde farklı adlarla anılır. Bunlardan Bazıları :

Ayran : Türkiye, Bulgaristan, Kazakistan, Kırgızistan
Lassi : Pakistan, Bangladeş
Tan : Ermenistan
Laban : Suriye
Shenina : Ürdün
Moru : Hindistan
Laban Arbil : Irak
Smoothie : ABD
Yop : Kanada, İngiltere, İrlanda

Yoğurtla yenilen yemekler de şöyle sıralanabilir :

- Kebaplar (özellikle ali nazik kababı, iskender kebabı ve darüzziyafe köftesi)
- Salatalar (özellikle semizotu, patlıcan, kabak, kereviz salataları)
- Mezeler (özellikle köpoğlu, çılbır)
- Zeytinyağlılar (özellikle bakla, börülce, havuç )
- Çorbalar (özellikle yoğurt çorbası ve un çorbası)
- Kızartmalar
- Sıcak yemekler (özellikle dolmalar, şiveydiz, ıspanak, semizotu, sarma)
- Hamur işleri (özellikle mantı, börek, makarna
- Müsli
- Meyvalar

Kefir'e Dair







Kefir Kafkasya orijinli, sütün mayalandırılması ile elde edilen bir içecektir. Kefir tanelerinden elde edilir. Kefir taneleri, fındık tanesi büyüklüğünde, sarımsı beyaz bir renkte ve patlamış mısır görünümündedirler.Bu taneler sütü fermente edici rol oynarlar.Kefir farklı sütler ile (inek, keçi, koyun, hindistancevizi, pirinç ya da soya sütleri) yapılabilir. İlk kefirin deve sütü ile yapıldığı bilinir.
Kefirde etilalkol ve laktik asit fermantasyonları bir arada oluşur.
Kafkasya'dan dünyaya yayılan Türkler su ve ayran yerine içtikleri bu içeceği de beraberlerinde götürerek dünyaya tanıtmışlardır.

Kefirin faydalarına gelince :
- Hücre yenileme özelliğine sahiptir
- Kandaki kötü kolestrolü azaltır
- Tansiyonu düşürür
- İdrarı sulandırır
- Bağırsakları çalıştırır
- Şekeri düşürür
- Kanseri geciktirir
- Cinsel gücü arttırır
- Aidsi yavaşlatır
- Çok şekerli gıda tüketen çocuklar için faydalıdır

Ayrıca, sarılık , eklem hastalıkları, ishal , kabız , kan kaybı, idrar torbası hastalıları, doğum sorunları,sinirsel rahatsızlıklar, ülser, iştahsızlık, uykusuzluk, bronşit, astım gibi hastalıklarda da tedaviye yardımcı olur.
Böbrek, karaciğer ve deri rahatsızlıkların da faydalı etkileri vardır.

Kefirde :
- Mineraller (kalsiyum ve magnezyumun)
- Aminoasitler (triptofan)
- Proteinler
- Vitaminler (B12 , B1 ve K)
- Faydalı bakteriler (Lactobacillus caucasus, Leuconostoc, Acetobacter ve Streptococcus) vardır.
Kefirin diğer önemli bir özelliği de maya ve bakterilerin kültüre edilme işleminden sonra sütte bulunan laktozun tamamına yakınını yapılarında bulunan laktaz enzimi ile tüketmeleridir. Böylece laktoz dolayısıyla süt içemeyen, midesine dokunan kişiler kefiri sorunsuzca tüketebilirler.

Kefir dolapta saklandığı takdirde uzun süre dayanır. Beklemiş kefirin tadında hissedilen ekşiliğin nedeni Acetobakterler tarafından üretilen asetik asittir. Ayrıca içindeki alkol miktarı da bu süreçte %4 seviyesine kadar yükselir.

Kefir fermantasyon süresine bağlı olarak değişik özellikler ve isimler taşır :
- 24 saat sonucunda tatlı kefir
- 48 saat sonucunda orta sert kefir
- 3 gün sonucunda sert kefir
- 3 günden daha uzun süren fermantasyon sonunda çok sert kefir oluşur.

Kefirin kullanımına gelince:
- Su ve ayran yerine içilebilir
- Ekşi krem şanti yerine salataların hazırlanmasında ve sosların koyulaştırılmasında kullanılabilir
- Peynir ve yoğurt yapılabilir
- Pizza, börek ve çörek yapımında kullanılabilir.

Günümüzde kefir, Brezilya, Almanya, Fransa, İsrail, Lüksemburg, Norveç, Avusturya, İsveç gibi ülkelerde üretilmekte ve tüketilmektedir.
Japonlar su kefiri adı altında farklı bir kefir üretmektedirler. Bu kefirin üretiminde süt yerine su, kültürün beslenmesi içinde şeker ilave edilir. Çeşitli meyve sularıyla da kefir yapılabilmektedir

CocaCola Hakkındaki Şehir Efsaneleri






fon müziği için buraya tıklayın





Önce gerçek ya da gerçeklik payı olan şehir efsaneleri :

- CocaCola bir zamanlar İsrail'de iş yapmayı reddettiği için anti-seminist (yahudi düşmanı) ilan edilmiştir...
Yabancı şirketler için ortadoğuda iyi iş yapmak, İsrail ile iş yapmamak ile eş anlamlıdır. İlk fırsatta Arap ülkeleri, boykotlar ve propagandalar ile yabancı şirketleri "ya Arap pazarı, ya İsrail" ikileminde bırakıvermektedirler. Bu 1966 yılında CocaCola'nın da başına gelmiştir.Gerçi CocaCola 1949'da İsrail'de bir şişeleme fabrikası kurmayı denemiş, ancak yeteri kadar ilgi görmemişti. Daha sonra yeteri kadar büyük olmayan İsrail pazarına girmemenin politik değil, ekonomik bir karar olduğu açıklandı. Ancak İsrai'in onda biri büyüklüğündeki Kıbrıs'ta fabrika kurulunca tartışma alevlendi. Olay Amerika'ya sıçrayıp yahudiler CocaCola'yı boykot edince CocaCola Tel-aviv'de bir şişeleme fabrikası kuracaklarını açıkladılar. Bu açıklama beraberinde arap boykotunu getirdi.Bu boykot 1968'den 1991'e kadar sürdü.

- CocaCola kokain ihtiva eder
CocaCola'nın içindekiler dökümünde iki tıbbi içerikli maddeye rastlanır. Bunlar koka yapraklarının özü ve kola meyveleridir.iİk yıllarda kolalar kokainli olarak üretilmekte idi. Ancak toplunda oluşan tepkiler neticesinde koka yapraklarının özü şuruba asgari miktarda katılmaya başlandı. Bu CocaCola markasını korumak için de gerekliydi. Üretici candler şurubun patentini değil CocaCola markasının tescilini elinde bulunduruyordu. Dolayısı ile bu şurupta koka yaprakları olmalıydı. 1902'de bu oran 2 gramda 1/400'e kadar indirildi. 1929 yılında CocaCola kokainden tamamen arındırıldı.

- CocaCola içerdiği gizli bir risk nedeniyle bir reklam afişini geri çekti :
CocaCola'nın 1995 yılında "kıvrımları hisset" başlıklı reklam afişinde, ressam, buzların arkasından siluet şeklinde görülebilecek şekilde oral seks yapan bir kızı resmetmişti. Bu skandal tüm afişler toplattırılıp 200.000 $ lık reklam bütçesi heba edilerek düzeltilebildi.

- CocaCola şişeleri yanlışlıkla kakao ağacının meyvaları örnek alınarak yapılmıştır.
Eskiden gazlı içecekler aynı şekildeki şişelere konuluyor, farklı etiketler kullanılıyordu. Ancak o zamanlarda soğutma genelde buzdolapları ile değil şişelerin buz dolu kaplara konulması suretiyla yapıldığından etiketler ıslanıp şişelerde çıkıyor, yırtılıyordu. CocaColanın parlak fikri şişenin farklılaştırılması ve sadece dokunarak tanınacak dizayna kavuşturulması idi.Bu dizayn koka yaprakları veya kola meyvasını anımsatmalıydı.Bu şekilleri araştıran Clyde Edwards, Britannica ansiklopedisinin yanlış sayfasını getirince, CocaColaşişesinin dizaynı kakao ağacı meyvası şeklinde oldu...

Şimdi de hiç bir gerçeklik payı bulunmayan şehir efsanelerinde sıra :

- Noel Baba'nın yeni imajı CocaCola tarafından yaratılmıştır.
İddiaya göre Noel Babanın CocaCola renklerini taşıyan kırmızı beyaz elbiseli imajı CocaCola tarafından yaratılmıştır.Noel Baba yılbaşı ile özdeşleşen en önemli semboldür. Aslında bu sembol iki dini karakterin, Aziz Nicholas ve Christkindlein (Kriss Kringle)'ın birleşimi ile ortaya çıkmış bir karakterdir. 1930 yılında yeni yeni gelişmeye başlayan CocaCola kış aylarında da CocaCola satışlarını arttırabilmek için bir yol arıyordu. Haddon Sundblom isimli bir reklamcının düzenlediği kampanya ile Noel Baba, kırmızı beyaz elbiseler giyen, CocaCola içen, CocaCola hediye eden ve en önemlisi CocaCola'dan zevk alan bir karakter haline dönüşüverdi. Bu reklam sayesinde sönük geçen kış sezonunda satışlarını arttırırken aynı zamanda çocukların bir numaralı tercihi haline geldi.Ancak bu şehir efsanesi gerçeği yansıtmaz zira noel babanın bu imajı daha CocaCola bu reklemlerına başlamadan önce, 1920'lerde oturmaya başlamıştı. Ancak bu coca cola'nın Noel Baba imajında hiçbir farklılık yaratmadığı anlamına da gelmemelidir. CocaCola bu sembolü yaptığı reklamlar ile dini çevreler tarafından bilinen bir sembolden tüm dünyanın tanıdığı bir sembol haline getirmiştir. Daha renkli televizyonun evlere girmesinden önce, gazetelerde, sinemalarda, satış noktalarında modern Noel Baba imajını tüm Amerika'ya tanıtmış ve onu Amarika'nın en popüler şahsiyetlerinden biri haline getirmiştir.Ama bu imajı coca cola'nın yaratttığı doğru değildir.

- CocaCola yanlışlıkla gazlı içecek haline gelmiştir.
Başka bir şehir efsanesine göre, CocaCola bir otomatik meşrubat makinesininde kola şurubu ile sodanın karışması sonucu gazlı içecek haline gelmiştir. O sıralar Pemberton ürününü "French Wine Coca" adı altında şarap bazlı olarak pazarlıyordu. Ancak buna daha fazla devam edemeyeceğine, bu içeceği alkolsüz içecek olarak piyasaya sürmesi gerektiğine karar verdi. Koka ve kolanın birlikte oluşturduğu tatsız içeceğin başka eklemelerle tatlandırılması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden soda ekleyerek ürürünün ferahlatıcı bir hale getirilmesi gerekliliğini en baştan beri düşünüyordu. Bunun için birkaç blok ötedeki Mr. Venable'ın soda tesisine giderek değişik karışımlar deniyor ve bunları değişik kişilere tattırıyordu. Sonunda tatmin edici sonuca ulaşıldı ve CocaCola ortaya çıktı. CocaColanın bir hata sonucu gazlı içecek haline dönüştüğü iddiası pekçok kaynak ve kitapta da yer almıştır. Ancak bu, insanların kendilerini, çok büyük buluşların uzun çalışma ve çabalarla ortaya çıkarılmasını göz ardı etme, daha ziyade tesadüflere dayanan bir süreç olduğuna inandırmaya çalışmalarından kaynaklanmaktadır sanırım

- CocaCola spermleri öldürür
1985 yılında bir gazetede yayınlanan makalede CocaCola'nın spermler üzerinde öldürücü etkiye sahip olduğu yazılmıştır.Aslında sodyum bikarbonat, asitli meyva suyu ve yağlarının spermleri öldürdüğü tarih boyunca bilinen bir gerçektir.Harvard Üniversitesi'nden Dr. Sharee Umpierre ve iki asistanı bu konuda bir araştırma yapmışlar ve değişik CocaCola türlerinin spermler üzerindeki öldürücü etkisini incelemişlerdir. Test tüplerine yerleştirdikleri spermlerin üzerine diet CocaCola, kafeinsiz CocaCola ve klasik CocaCola dökerek sonuçları incelemişler, spermler üzerinde en öldürücü sahip olan cola türünün light cola ve klasik kola olduğu sonucuna varmışlardır.Ancak bu iddialar bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Doğum kontrol hapları dahi %100 başarı sağlayamazken CocaCola'nın bu tür etkilerinden söz etmek hatalı olur. ancak 1950'lerde CocaCola'daki karnonik asidin spermleri öldürdüğü, şekerin ise sperm hücrelerine hasar verdiği düşünülerek hamileliği önlemede coca cola şişesini sallayarak oluşan basınçlı kolanın (şimdi burada anlatamayacağım şekilde) uygulanması ile hamile kalmaktan korunulacağı düşünülüyordu.Burada gözardı edilen en önemli husus ile kadınların vücutlarında kalan şekerin tedavisi güç enfeksiyonlara yol açabilecek olmasıdır.

- Bir bardak CocaCola'ya konan diş, bir gecede erir.
CocaCola'nın bir dişi bir gecede erittiği, dişe bu tür etki eden içeceğin, mide ve sindirim sistemine daha büyük zararlar verebileceği iddia edilir. Bu da yanlış bir tezdir. CocaCola bir gecede bir dişi, bir tırnağı ya da bir parça eti eritmez. CocaColada sitrik asit, fosfori asit gibi bazı asitler vardır. Ama bu asitler çok uzun sürelerde dişleri eritebilir ama aynı miktar asit portakal suyunda da vardır. Az miktarlardaki bu asitleri sindirim sistemimiz başarıyla absorbe eder.Ayrıca CocaColayı uzun süre ağzımızın içinde tutmayız. Ağzımızda kısa müddet kaldığından dişlere fazla bir zarar vermez. Zira diş mineleri dişlerimizi bu tür asitlerden korur.

- Coca Cola ile Aspirin birlikte kullanılırsa afrodizyak etki yapar ya da baş ağrısını geçirir.
Değişik zamanlarda CocaCola ile aspirinin birlikte kullanımının afrodizyak etki yaptığı, enerji verdiği, başağrısını kestiği ya da ani ölümlere neden olduğu gibi bazı savlar ortaya atılmıştır. Bunları hepsi asılsızdır. Hatta bu yüzden Amerika'da kızlar uzun süre erkek arkadaşları içine aspirin atmasın diye cola şişelerini ortada bırakmamaya dikkat etmişlerdir. Burada gerçek payı olan tek şey, fazla içki kullanımı sonrasında CocaColanın alkolün kuruttuğu vücudun su dengesini düzeltmesi, Aspirinin ise alkolün neden olduğu ağrıyı kesmesidir. Zira soda ile kafeinin bir arada bulunduğu cola, Aspirinine tkisinin artmasına neden olur.

- Coca Cola'nın orjinal rengi yeşildir.
Bu da asılsız bir görüştür. CocaCola'ya orjinal kahverengi rengini içindeki karamel verir. Bu şehir efsanesinin ortaya çıkmasındaki ana neden, CocaCola'nın ilk zamanlarda yeşil sişe içinde satılması olmuştur.

- CocaCola 'nın formülünü sadece iki kişi bilir, onlar da formülün birer yarısını.
Bu da yanlış bir söylevdir. CocaCola 'nın formülü gizlenir ama bu kadar da sıkı değil.
Düşünün ki formülü ele geçirdiniz. Peki üreteceğiniz içeceği CocaCola adı altında pazarlayabilecek misiniz ? Tabii ki hayır.
CocaCola 'nın pazarlama sistemi ile başa çıkmanız mümkün mü? Tabii ki hayır. Formüldeki en önemli içerik ise koka yaprakları kokainden arındırıldıktan sonra imal edilen çeşni ve esanstır. CocaCola 'nın formülü olduğu iddia edilen bir formül Mark Pendergrast tarafından yazılan bir kitapta yayınlandı.
Formül şöyleydi :
-kafein asidi, 1 oz.
-Vanilya, 1 oz.
-tatlandırıcı, 2.5 oz.
-coca yaprağı özü, 4 oz.
-sitrik Asit, 3 oz.
-yeşil limon suyu, 1 Qt.
-şeker, 30 lbs.
-su, 2.5 Gal.
-Yeteri kadar karamelkafein asidi ve yeşil limonun suyu kaynayan suda karıştırılır. Soğuduktan sonra vanilya ve diğer tadlantırıcılar eklenir. Yadlandırıcılar :
-portakal yağı ,80
-limon yağı ,120
-hindistancevizi yağı ,40
-tarçın yağı ,40
-kişniş yağı ,40
-neroli yağı ,40
-alkol, 1 Qt.
24 saat dinlendirilir.
Tabii tarih içerisinde formülde bazı değişiklikler yapılmıştır. Kokain birleşimden çıkartılmış, cafein miktarı çok azaltılmış, koruyucu olarak gliserin eklenmiş, sitrik asit yerine fosforik asit kullanılmaya başlanmıştır.
CocaCola 'nın formülü hala SunTrust Bank'ın kasasında kilitli olarak durmaktadır.

- Mormon tarikatı CocaCola 'yı satın almış...
CocaCola , bir grubun ya da kişinin (bu kişi Bill Gates bile olsa) kolay kolay bedelini ödeyip satın alamayacağı derecede büyük ve değerli bir firmadır. CocaCola 'nın büyük ortakları şunlardır.
- % 15 : Big Red : eski ve yeni yöneticilerle ailenin sahibi olduğu şirket
- % 9 : Sun Trust Bank
- % 76 ; çok sayıda kurum ya da kişiler.
Bu % 76 içerisinde tabii ki mormonlar da olabilir.Ama şirketi ele geçirebilecek oranda değil. Aslına bakılırsa mormonların inanışına göre cafein ihtiva eden içecekler kullanılmamalıdır. Kahve, çay, sigara ve alkole karşıdırlar. Doğal olarak CocaCola 'ya da karşı oldukları düşünülebilir. Bu kadar karşı oldukları içeceği üreten bir firmayı neden almak istesinler ki ?

- CocaCola yazısı yan tutulduğunda kokain çeken bir adam görüntüsü verir ve ressam tarafından içerdiği kokain dolayısıyla bilerek işlenmiştir.
Bu, bulutlardan şekiller bulmaya benzer. unutulmamalıdırki coca cola'nın logosu 1886 yılında Frank Mason Robinson tarafından yaratılmıştır ve Robinson CocaCola şurubunu imal eden pembertonun ortağıdır, ve ürünün isim babasıdır. Neden böyle birşey yapsın ki ?

- CocaCola firması marka tescilini devam ettirmek için yılda bir kere CocaCola cikleti pazarlar..
CocaCola dünyanın en değerli iki markasından biridir ve markasını korumak için radikal tedbirler uygular. Ancak buCocaCola 'nın ilk yıllarında böyle değildi. Başlangıçta içecek hariç, ciklet, şeker ve hatta sigara üreten bazı firmalara isim ve logosunun kullanım iznini veriyordu. Ancak zamanla bu ürünlerin kalitesinin düşmesi CocaCola markasının imajını da sarsar oldu ve CocaCola sadece lisans verdiği ürünlerin markasını kullanmasına izin vermeye başladı. Böyle bir kalitesiz üretim 1924 yılında CocaCola cikletleri için de söz konusu oldu ve CocaCola bu üreticiye baskı uygulayarak iflasına ve üretim hakkını iade etmeye zorladı.Ancak bu tarihten sonra markayı ortada bırakıp başkasının ele geçirmesini önlemek (bu yasal olarak imkansız ama dedik ya şehir efsanesi) ve marka tescilini devam ettirmek üzere çok az bir miktar CocaCola cikletleri üretiyor ve pazarlıyor. Yılda bir kere bir satıcı güney Carolina eyaletinin kırsal kesiminde bir dükkana bir koli CocaCola cikleti bırakıyor. 5-10 dakika dolaşıp aynı dükkana girip bir CocaCola cikleti istiyor. çiğniyor ve çok beğendiğini söyleyip tüm koliyi satın alıp gidiyor :)

- Life adlı dizide oynayan Mikey adlı küçük oyuncu patlayan şekerle birlikte CocaCola içmiş ve aşırı karbondioksitten ölmüştür.
Bu türk televizyonlarında gösterilen çocuk bezi reklamlarında oynayan çocuklara nazar değip birinin öldüğü şeklindeki şehir efsanesinin bir benzeridir ve tabii ki uydurmadır. Bu şehir efsanesine göre patlayan şeker ve CocaColanın midede birleşmesi çocukların hassas midelerini patlatır. Pekiyi neden bir dizi oyuncusu da herhangi bir çocuk değil ? Çünkü halkın tanıdığı kimseler hakkında böyle bir şehir efsanesi daha etkili olur. Mikey rolünü oynayan John Gilchrist'in çocukluğu çok sağlıklı geçmiştir ve şu anda New York'da bir radyonun pazarlama ve mali işlerinden sorumlu yöneticisidir. Bu arada. bu dedikodular yüzünden 1983 yılında patlayan şeker üretimini durdurmuş, bundan istifade eden Kraft 1985 yılında firmanın üretim haklarını satın almıştır...

-Bu mesajı 10 kişiye gönderin... hepinize bedava 4 kasa coca cola..
2000 yılının şubat ayında şöyle bir e-mail internette dönmeye başladı :"Bir aylık CocaCola'nız bedava"..
"CocaCola bu mesajı gönderdiğiniz her arkadaşınıza dört kasa light ya da normal CocaCola veriyor.Bu mesajı forward ettiğinizde bilgisayarınızda yeni bir pencere açılacak. Burada size bedava CocaCola'larınızı hangi adrese göndermemizi istediğiniz sorulacak. Bu adımızı dünyadaki tüm gençlere duyurmak için düzenlediğimiz bir promosyondur. İnanıyoruzki bu proje sadece sizin yardımınızla başarıya ulaşabilir. yardımınız için teşekkür ederiz...
Mike Hill pazarlama müdürü
Coca-Cola Corporation Atlanta, Georgia www.cocacola.com "
Bu mesajı gönderene sormak lazım ; tüm dünyada milyarlarca dolarlık reklam bütçesi olan CocaCola neden böyle basit bir e-mail kampanyasına ihtiyaç duysun ? Pekiyi 2000 yılında hala CocaCola'yı tanımayan gençlik sözkonusu olabil.r mi? Tabii ki bu e-mail CocaCola tarafından yalanlanmıştır ve böyle bir promosyonun söz konusu olmadığı açıklanmıştır. Biz millet olarak "bu mesajı 10 kişiye gönderirsen ....." mesajlarını çok severiz. Korkarım bu şehir efsanesi bir Türk'ün muzipliğidir.

26 Ağustos 2007 Pazar

Meyhane Terimleri Sözlüğü



Yumruk Mezesi :

Eskiden "ayaklı meyhane" denen seyyar içki satıcıları varmış. Bellerine ucu musluklu, Rakı veya şarapla doldurulmuş gayet uzun bir koyun bağırsağı sararlar, sırtlarında bir cüppe, cüppe'nin iç cebinde de bir kadeh bulundururlarmış. Etrafı kollayarak kuşağının arasından kadehi doldurup müşterilerine verirlermiş. Kadehi fondip yapan müşteri elinin tersiyle ağzını silip gider, buna da "yumruk mezesi" denirmiş...

Gedikli Meyhane :

Gedikli meyhaneler ruhsatlı ve sınırlı sayıda açılmış meyhanelermiş.Gedikli meyhaneler bir ustanın idaresinde işletilir, bu ustaya meyhaneci ustası ya da barba denirmiş. Meyhanede yiyecek içecek servisini sakiler yaparken, ortacı hizmetkarlara ve barbalara miço denilen küçük yaşta oğlan çocukları yardım edermiş.Yiyecek içecek tezgahının başındakilere tezgahçı yada mastori tabiri kullanılırmış. Gedikli meyhanelerde, sofraya şamdan getiren ve müşterilerin çubuklarına ateş koyan meyhane uşaklarına da ateşçi ya da ateşoğlanı veya pedimu denirmiş.

Unutma Bizi Dolması :

Ramazan boyunca meyhaneler kapalı kalırmış ve Ramazan bayramında meyhaneciler gedikli müşterilerinin evlerine midye veya uskumru dolma gönderirlermiş.
Buna "unutma bizi dolması" denirmiş.

Koltuk Meyhanesi :

Koltuk meyhaneleri gizlice içki satan ara sokak bakkalları ve manavları imiş eskiden. Günümüzde tek tekçi meyhaneleri ile karıştırılmaktadır.

Topik :

Topik bir Ermeni yemeğidir. Biz genelde bir Rakı mezesi olarak bilsek de, aslında topik Ermenilerin paskalyadan önce et ye süt ürünleri tüketmedikleri "büyük perhiz" ya da "karem" döneminde yedikleri yiyeceklerden biridir.

Agora Meyhanesi




Balat çarşısındaki bu meyhanenin kurucusu Kaptan Asteri...
En şaşaalı dönemlerini ise torun Hristo Dulidis zamanında yaşamış.
Balık siparişi alınınca balık bitişik dükkandaki balıkçı Kadir'den gelirmiş.

Türk meyhane kültürünün simgesi şu meşhur Agora Meyhanesi..
Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felçolmuş köşesinden yazıyorum
Beşyüz mumluk ampul karanlığında saatlerdir boş olan kadehlere şarkıları dolduruyorum
Tabağımdaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum
ve kaldırıp kadehimi rezilce yaşamanın şerefine içiyorum
Burada yaşanır aşkların en madarası
ve en şahanesi
burada saçların her teline bir galon içilir
gözlerinin her rengine bir şarkı seçilirsen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
burası Agora meyhanesi
içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
boşalan ellerimde kahreden hafiflik
bu akşam
umutlarımı meze yapıp içiyorsam
elimde değil
bu da bir nevi namuslu serserilik
dışarda hafiften bir yağmur var
bu gece benim gecem
kadehlerde alaim-i semaların raksettiği
bütün dertlerin hora teptiği gece bu
camlara vuran her damlada
seni hatırlıyorum
ve sana susuzluğumu...
birazdan plaklarda şarkılar susar
kadehler boşalır
umutlar tükenir mezeler biter
biraz sonrabir Mavi Ay doğar
bu sarhoş şehrin üzerine
birazdan bu yağmur da diner
sen bakma benim efkarlandığıma
mendilimdeki kızıl lekeyi boş ver
yarın gelir çamaşırcı kadın
herşeyden habersiz onu da yıkar
sen mes’ut ol yeter ki
ben olmasam ne çıkardedim ya
burası Agora meyhanesi
bir tek iyiliğin bütün kötülükleremeydan okuduğu yer
burası Agora Meyhanesi
burası kan tüküren insanların dünyası

Gerçekten de Agora Meyhanesi şiiri , İzmir'de yaşayan bir şairin eseri ve o semtin meyhanelerinden birinde yazılmış.
Ancak şiirin gerçek şairi hakkında rivayet muhtelif.
Kimine göre eser demiryolcu bir ailenin kızına aşık olan yine demiryolcu bir babanın oğlu dr.Onur Şenli'nin.
Kimine göre ise Agora semtindeki dindar bir fırıncının, baba korkusundan şiirin altına imzasını koyamayan oğlunun. ama kimin olursa olsun, muhteşem bir şiir, ve ismet nedim saatçi'ni mükemmel bestesi...
(parola: www.turkudostlari.net)

Neden "Çilingir Sofrası" ?



Çilingir Sofrası bu adı Çeşnigir Sofrasından almış.
Eskiden padişahın yemeklerinin tadına bakan çeşniciye Çeşniyar, bütün tadacağı yemeklerin az miktarda ve ufak ufak tabaklarda bulunduğu sofraya ise Çeşnigir sofrası denirmiş.
Çilingir sofrasında da değişik mezeler ufak tabaklarda ve az miktarda masaya geldiğinden, bu özelliklerinin benzetilmesinden dolayı, bu Rakı sofrasına Çeşnigir Sofrasından esinlenilerek Çilingir Sofrası adı verilmiş

Ülke Ülke Kahvaltı Çeşitleri










Türkiye
- demli çay
- kızarmış ekmek
- beyaz peynir / tulum peynir / kaşar peynir
- zeytin
- ev yapımı reçeller / bal
- yumurta
- sucuk / pastırma
- domates
- biber
ama kahvaltı etmeden evden çıktıysanız simit-keş... (ya da karper)

İngiltere
- çay yine en önemli unsur
- kızarmış tost ekmeği
- yumurta (sahanda ya da çırpılmış)
- marmelat ve reçel
- sosis, bacon
- mısır gevreği

Amerikan Kahvaltısı
- filtre Kahve / nescafe
- çırpılmış yumurta "scrambled eggs"
- Yulaf ezmasi
- müsli
- pancake
- mısır gevreği
- meyva /meyva suyu

Fransa
- bol sütlü Kahve "Café au lait"
- kruvasan ya da baget ekmeği
- reçel
- tereyağı
hiç fransız mutfağı adına yakışmayacak bir sadelik değilmi

İtalya
- espresso ve cappucino-
tost ekmekleri "tramezzini"
- mozarella peyniri
- fesltğen
- domates
- füme salam

İspanya
- sütlü Kahve "cafe con leche" ya da cortido (espresso)
- zeytinli ekmek "iberia" ya da domatesli ekmek "bocadillo con tomate"
- füme zeytin
- balık
- zeytin
- sarımsak

Rusya
- çay
- lakerdalı esmer ekmek (Wolga-schnitte)
- rus yumurtası
- Havyar
- lakerda

İsveç
- üzümlü ekmek
- yaban mersini reçeli
- soslu somon
- soslu alabalık

Hollanda
- çay / kahve
- ringa balığı
- hollanda peynirleri
- jambon

Japonya
- yeşil çay
- haşlanmış pirinç
- çiğ balık "sushi"

Çin
- Tatlı veya tuzlu haşlanmış sulu pirinç "congee"
- yağda kızarmış hamur parçaları "yu za kuei"tayland
- Taze sıkılmış meyve suları
- tropikal meyveler
- hindistan cevizi sütü

Portekiz
- koyu kahve
- taze meyva suyu
- ton balıklı
- yumurtalı ekmek
- sardunyalı ekmek